Depresyon; derin üzüntülü, sıkkın, bunaltılı bir duygudurumla birlikte , aşırı hüzün, özgüven kaybı, karamsarlık , değersizlik, çaresizlik , isteksizlik, hayattan ve eskiden zevk aldığı şeylerden zevk alamama, enerjisizlik, iştah ve uykuda düzensizlik , zaman zaman intihar düşüncelerinin de eşlik edebildiği , kişinin mesleki ve sosyal işlevleri, ailevi sorumlulukları ya da günlük yaşama dair etkinliklerini belirgin derecede bozan ciddi bir ruhsal hastalıktır. Depresyon hastalığının gündelik olağan moral bozukluğu veya demoralizasyondan farklıdır. Gündelik moral bozukluğunda kişinin sosyal olarak işlevselliğinde bozulma nadirdir. Depresyonda ise bu durum en azından son 15 gündür devamlı ve şiddetli düzeydedir.
Depresyon kişilerin ciddi oranda mesleki başarısını düşürmekte ve iş kayıplarına, cinsel sorunlara, evlilik ,ilişki sorunlarına, alkol ve uyuşturucu maddelere yönelmelerine, öfke sorunları yaşamalarına neden olabilmektedir. Depresyon psikiyatrist tarafından değerlendirildiğinde teşhisi kolay olan bir hastalık olmakla birlikte mutlaka etkili biçimde tedavi edilmesi gereklidir.
Tedavisinde öncelikli olarak ilaç tedavileri uygulanır. İlaç tedavilerine ek olarak psikoterapi mutlaka eklenmelidir. Sadece ilaç tedavisi zaman sınırlaması ve hasta yoğunluğu olan poliklinik ortamlarında tek seçenek gibi ortaya çıksa da kişinin hekimiyle iyi bir ilişki kurabilmesi, aradaki güvenin sağlanıp sorunların açık yüreklilikle ifade edilip konuşulabilmesi ile güvenli bir terapi altyapısı kurulduğunda, tedavinin sonuçlarının daha hızlı ve daha kalıcı bir şekilde alınmasını sağlar.