Duygudurum kişinin belli bir süre zarfında kendini içinde hissettiği duygulanım olarak tanımlanabilir. Bu duygudurum halinin iki ucu bulunmaktadır. Bir ucu depresyon , diğer ucu mani olarak isimlendirilir. Depresyon döneminde kişide derin üzüntülü, sıkkın, bunaltılı bir duygudurumla birlikte , aşırı hüzün, özgüven kaybı, karamsarlık , değersizlik, çaresizlik , isteksizlik, hayattan ve eskiden zevk aldığı şeylerden zevk alamama, enerjisizlik şeklinde şikayetler varken, manik dönemde aşırı neşeli, coşkulu, zaman zaman öfkeli bir duygulanım hali belirgindir.Manik dönemde kişinin düşünce ve davranışlarında da yoğun bir hızlanma hali mevcuttur. Hareketler hızlanabilir, konuşmalar hızlanabilir , düşünceler dağınık olabilir , kişide aşırı bir enerji hali ve uykuda azalma gözlenebilir . İki uçlu bozukluk; kişide zaman zaman depresyon, zaman zaman manik ataklar ile seyreden süreğen ve tekrarlayıcı bir hastalıktır. Atak dönemi dışında kişi tamamen normal hayatına dönmekte, işlevselliği diğer kişilerden farksız olmaktadır.
Bipolar duygudurum bozukluğu tanısı mutlaka bir psikiyatrist tarafından kişinin öyküsünün uzunlamasına değerlendirilmesi ile konulmalıdır. Kesitsel bir dönemde, ayrıntılı değerlendirme yapılmadan tanı konulabilmesi çoğunlukla mümkün olmamaktadır. Mizaç özellikleri ile karıştırılarak konulan yanlış tanı, hastanın takibi açısından oldukça ciddi sorunlara neden olabilmektedir.
Bipolar bozukluğun tedavisinde amaç öncelikle atakların yatıştırılması ve tekrarlamanın önlenmesine yöneliktir. Uzun vadede ise hastanın işlevselliğini artırmaya yönelik uygulamalar yapılmalıdır. Atak döneminde tedavi tartışmasız ilaçlar ile sürdürülmelidir. Gerekli durumlarda hastane yatışları gerekebilir. Hastalığın karakteri dolayısı ile sık tekrarlamaların önlenmesi amacı ile ilaçların düzenli kullanılması oldukça elzemdir. Ancak bu hastalık açısından bakıldığında tedavi uyumsuzluğu oldukça önemli bir sorundur. İlaç uyumsuzluğunda ilaçların yan etkileri kadar, hasta hekim işbirliğinin tam kurulamaması , takip sisteminin yeterli olmaması da önemli faktörlerdir. Burada hekim, hasta ve hasta yakınlarının sağlam bir işbirliği içinde olması oldukça önemlidir. İlaçlara uyumsuzluğa neden olan etkenler beraber saptanarak değerlendirilmeli, sorunlar çözülmelidir. Hasta ve yakınlarının hastalık hakkında yeterli bilgilendirilmesi , atakların öncül belirtilerinin erken tanınabilmesi ve tetikleyici ortamların önlenebilmesi açısından oldukça önemlidir. Hastanın yaşantısındaki varsa zorlanma etkenlerinin tanınarak ele alınması, aile içi çatışmaların çözümlenmesi, alkol madde kullanımının azaltılması, düzenli yaşam alışkanlıklarının geliştirilmesi, atakların sıklığını ve hastane yatışlarını azaltmaktadır.